11 Mart 2015 Çarşamba

Bir.

Yazmaya başlamak istememin üzerinden çok vakit geçti. Benim için önemli olabilecek -küçük görünen de olsa- birçok şeyde yaptığım gibi, erteledikçe erteledim. Bunu neden yapıyorum bilmiyorum. Cesaretini toplama meselesi belki. Çok basit görünen şeylerde de, en doğrusunu yapmak isteyince sanırım korkuyorum en yanlışını yapmaktan. Buraya yazmak konusu da öyle. Kafamda o kadar çok şey var ki, onları dökemeyeceğim, ya da yanlış anlatacağım, kendimi ifade edemeyeceğim diye korkuyorum. Ya da hiçbiri değil belki, beynimde düşünce olarak duran şeyleri açık açık kendime söyleyebilmekten korkmam söz konusu...

Evet son günlerde (yaklaşık bir aylık bir süreç) böyle bir hâlet-i ruhiyye içindeyim. Pişmanlık desem değil, itiraf desem değil, bir şeyler var işte, içimi dolduran, gözlerimden taşmaya çalışan...

Çok, gerçekten çok sevdiğim adamla evliyim. Ve çok mutluyum. Uzun uzadıya anlatmama gerek yok, bu konuda ne bir pişmanlığım var, ne kötü bir düşüncem. Bin kere daha dünyaya gelsem bininde de aynı adamla paylaşırdım hayatımı.

Ama evlilik gerçekten çok garip bir şeymiş. İlk zamanlarda farkına varmıyor insan, ben de ağır bir grip geçirip uzun süreden sonra ilk defa birkaç gün "ana kucağı, baba ocağı" denilen o sıcak yuvada kalınca fark ettim her şeyin ne kadar değiştiğini. Gündüz abimle kahvaltı etmek, annemin evin işlerini yetiştirme telaşesinde o sımsıcak kucağında yer bulabilmek, akşamları babişkoma kapıyı açıp çantasını elinden almak, akşam hep beraber oturup çay içip meyve yemek... Sanki ütopik bir dünya gibi geliyor şimdi bana. Düşündükçe bir şeyler taşıyor gözlerimden, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Bir daha o sıcaklığı, o huzuru asla bulamayacakmışım gibi geliyor. Doğru olmadığını adım gibi biliyorum, büyük ihtimalle bu şu an içinde bulunduğum -ve içimde bulunan (!!)- normaldışı durumdan kaynaklanan aşırı duygusallık vs. Ama böyle işte. Burnumu çeke çeke yazıyorum şimdi bile.

Okuyan olursa anamdan babamdan uzakta olduğumu sanacak. Allah'ıma binlerce kere şükürler olsun, yakınımdalar. Ben Üsküdar'dayım, onlar Acıbadem'de. Bir taksiyle ben ordayım, onlar yanımda. Ailesinden uzakta olanlar bunu şımarıklık olarak nitelendirebilir, belki haklılar da, ama insan duygularına engel olamıyor biliyorsunuz.

Evlendiğimden itibaren hayatım çok değişti bir de. Birçok şeyden soyutladım kendimi. Yavaş yavaş fark ettim bunu. Bu aslında benim OKBden muzdarip bir insan olmama da dayanıyor olabilir. Hayatımda önemli bir durum oldu mu öncelik filan değil, bütün hayatım saplantı derecesinde o duruma endeksli oluyor. İşten eve ve evden işe gitmekten başka hiçbir şey yapmadım. HoronEvi'ne gitmedim (gerçi maddi durum ve ufak tefek bazı kırgınlıklar bunu daha çok tetikledi), dostlarımı ihmal ettim, çünkü hep evime vakit ayırmalıydım, yemek yapmayı, evi çekip çevirmeyi öğrenmeliydim. Ama doğru olan bu değilmiş. Bunu yeni yeni, ruhum yüzüme "ZIBAM!" diye bazı şeyleri çarptıkça fark ettim. Bu süreçte kalpler kırdım muhtemelen, ama hiçbiri isteyerek olmadı. Canım dostlarım, hemşirelerim, abilerim, ablalarım, yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği kişiler yavaş yavaş sadece sosyal medyada isimlerine rastladığım kişiler oldu. Eğer herhangi biriniz bunu okuyorsanız özrümü kabul edin. Cesaretimi toplayabileceğim bir günüm daha olduğu anda eski Elif olarak hepinizin yanında olacağım, bunu başarabilmeyi çok istiyorum.

Ve evet, anne olacağım!

0 yorum:

Yorum Gönder